Heykeltraş Yapan Kişiye Ne Denir? Felsefi Bir Bakış Bir Filozofun Perspektifinden: Sanatçının Kimliği Sanat, insanlık tarihinin en eski ve en derin ifade biçimlerinden biridir. Her bir sanat dalı, insanın varoluşunu, düşünsel dünyasını ve toplumsal yapısını sorgulayan bir dil sunar. Peki, bu dilin sözcülerini nasıl adlandırmalıyız? Bir heykel yapan kişiye ne denir? Filozof olarak baktığımızda, bu sorunun cevabı, sadece bir meslek unvanından çok daha fazlasıdır. Heykeltraş, yalnızca bir sanatçı değildir; o, materyalin ruhunu şekillendiren bir varlık, düşüncenin ve estetiğin beden bulduğu bir yaratıcıdır. Bu yazıda, “heykeltraş” teriminin felsefi boyutlarını, ontolojik, epistemolojik ve etik açılardan ele alacağız. Sanatçının kimliği, toplumsal anlamı ve…
6 YorumKategori: Makaleler
Kısa cevap: Doğrusu “Sevda Hanım”dır; iki kelime ayrı ve ilk harfleri büyük yazılır. Ekler unvandan sonra ve apostrofla getirilir: “Sevda Hanım’a”, “Sevda Hanım’ı”, “Sevda Hanım’la”. “Hanımefendi” ise birleşiktir: “Sevda Hanımefendi”. “Sevda Hanım” Nasıl Yazılır? Sadece Yazım Değil, Dilin Gücü Meselesi Kabul edelim: “Sevda Hanım”ın nasıl yazılacağı basit bir imla ayrıntısı gibi görünür. Oysa mesele yalnızca bir boşluk bırakıp bırakmamak değil; dilin, saygı kültürünün ve toplumsal cinsiyet düşüncesinin nerede durduğumuzun aynasıdır. Benim iddiam şu: Yazım hatası sandığımız birçok şey, aslında dilin arkasına saklanmış güç ilişkilerinin semptomu. Bu yüzden bu yazı, yalnızca doğru formu söylemekle yetinmeyecek; kalıplaşmış hitapların kadınlar ve erkekler üzerindeki…
8 YorumGüzellik Uzmanları Ayda Ne Kadar Kazanıyor? Estetiğin Romanı, Emeğin Şiiri Bir edebiyatçı masasına oturur; kaleminin ucunda yalnızca kelimeler değil, bir çağın yüzü vardır. Çünkü güzellik dediğimiz şey, yalnızca aynada değil, dilin kıvrımlarında da belirir. “Güzellik uzmanı” dendiğinde akla gelen, sadece makyaj fırçaları, cilt bakımı ya da parfüm kokusu değildir. Aslında onlar, görünüşü değil, anlamı biçimlendiren çağdaş heykeltıraşlardır. Ama edebiyatın merceğinden bakarsak, asıl soru şudur: Bir güzellik uzmanı ayda ne kadar kazanır, değil; emeği hangi hikâyede değer bulur? Emeğin Romanı: Güzelliğin Ekonomisi Üzerine Edebi Bir Okuma Bir hikâyede karakterin yüzü neyse, hayatta da insanın emeği odur: bir iz, bir ışık, bir…
8 YorumGümüş Gelecekte Ne Kadar Olur? Tarihten Günümüze Bir Fiyat ve Beklenti Yolculuğu Yüzyıllardır insanlık, altınla birlikte gümüşe de değer biçti. Orta Çağ’daki hanlıklar zanaat eserlerinde, Osmanlı’daki takılar ve sikke düzenlemeleri, Avrupa’daki külçe sistemi hep gümüşün toplumsal ve ekonomik işlevini ortaya koyar. Gümüş, yalnızca takı ya da süs öğesi değil; para sistemlerinde, sanayide, elektrik devrelerinde ve hatta fotoğrafik süreçlerde bile kritik bir bileşen olmuştur. Bu tarihsel arka plan, bugün geldiğimiz noktada “Gümüş gelecekte ne kadar olur?” sorusunu yalnızca spekülasyondan ibaret olmayan bir mesele haline getirir. Bugünkü Durum: Yapısal Açık ve Endüstriyel Talep 2025 itibarıyla dünya gümüş piyasası, arz-talep açısından belli sınamalarla…
8 YorumKaprisli İnsan Kime Denir? – Etiketin Ötesinde Bir Sosyal Yansıma Toplumda en kolay yapabildiğimiz şeylerden biri, insanlara etiket yapıştırmaktır. “Zor”, “huysuz”, “kaprisli”… Peki gerçekten neye göre? Kimin ölçüsüne göre? “Kaprisli insan” dediğimizde aklımıza gelen imaj, aslında sadece kişisel davranış kalıplarını değil; toplumsal beklentileri, cinsiyet rollerini ve adalet anlayışımızı da içinde barındırır. Bu yüzden bu konuyu yalnızca psikolojik bir terim gibi görmek yerine, daha derin bir yerden tartışmamız gerekiyor. Kaprisin Gerçek Anlamı: İstekten Talepe, Talepten Algıya “Kapris”, genellikle gereksiz, abartılı ve sürekli değişen isteklerde bulunma anlamında kullanılır. Ancak burada kritik nokta şu: Ne “gereksiz” ne de “abartılı” tamamen nesnel kavramlar değildir.…
Yorum BırakZamanın İzinde: Büyükçekmece’nin Kuzeyi Neresi? Bir tarihçi olarak geçmişin izlerini sürmek, yalnızca eski taşların, belgelerin ya da haritaların peşine düşmek değildir; aynı zamanda bugünü anlamlandırmanın da en derin yollarından biridir. Büyükçekmece denince çoğumuzun aklına deniz kıyısındaki sahil, yazlık evler ve köprü gelir. Fakat “Büyükçekmece’nin kuzeyi neresi?” diye sorduğumuzda, karşımıza yalnızca coğrafi bir yön değil, tarihsel bir katman çıkar. Çünkü kuzey, bu bölgenin kimliğini şekillendiren değişimlerin sessiz tanığıdır. Geçmişten Günümüze Bir Coğrafyanın Dönüşümü Büyükçekmece’nin kuzeyi, bugün ağırlıklı olarak Tepecik, Kumburgaz’ın üst kesimleri ve Celaliye’nin iç bölgelerine kadar uzanır. Bu alan, Osmanlı döneminde kırsal yerleşimlerin, tarım arazilerinin ve göç yollarının bulunduğu bir…
Yorum BırakKan Serumu Ne Zaman Takılır? Eğlenceli, Samimi ve Biraz da Gülümseten Bir Yolculuk Hayat bazen öyle bir noktaya gelir ki, kendinizi koltuğa uzanmış, kolunuzda serumla selfie çekerken bulursunuz. “Aaa bu da başımıza geldi!” dersiniz. Evet, konu ciddi ama gelin kabul edelim, hepimizin bir “serum hikâyesi” vardır. Kimi sabaha kadar dans edip ertesi gün vitamin takviyesi için taktırmıştır, kimi gripten pert olmuş, kimi de romantik bir ayrılığın ardından “damardan mutluluk” umuduna kapılmıştır. Şimdi gelin bu işi hem ciddiyetinden koparmadan hem de yüzünüzde bir tebessüm bırakacak şekilde masaya yatıralım: Kan serumu ne zaman takılır? — Serumun Sahneye Çıkma Zamanı: Vücudun “Yardım Çağrısı”…
Yorum BırakSığır Kuyruğu Otu: Kültürel Bağlantılar ve Şifa Yolu Bir Antropoloğun Bakış Açısıyla: Kültürlerin Şifa Arayışına Yolculuk Kültürlerin, dünyayı algılayış şekilleri ve bireylerin sağlık anlayışları birbirinden farklıdır. Bir toplum, doğayı ve bitkileri nasıl kullanacağına dair kendi ritüellerini, sembollerini ve değerlerini yaratır. Antropolojik bir bakış açısıyla, farklı toplumların hastalıkları tedavi etme yöntemlerine olan yaklaşımı, onların inanç sistemlerine, kimlik yapılarına ve topluluk yapısına sıkı sıkıya bağlıdır. Her bir kültür, doğayı anlamlandırmak ve sağlık sorunlarına çözüm aramak için kendi benzersiz yollarını geliştirir. Bu yazı, bu bağlamda, sığır kuyruğu otunun şifa veren gücünü ve farklı kültürlerdeki yeri üzerine bir yolculuğa çıkmayı vaat ediyor. Sığır Kuyruğu…
Yorum BırakBir Araştırmacının Bakışıyla: Neva’nın Toplumsal Ezgisi Toplumsal yapıların bireyleri nasıl şekillendirdiğini, bireylerin bu yapılara nasıl anlam kattığını yıllardır gözlemliyorum. Her davranışın, her sembolün ve her sesin ardında bir kültürel kod saklıdır. Türk Müziği’nde Neva makamını incelediğimde, sadece bir müzik terimiyle değil; toplumun duygusal, estetik ve sosyal dokusuyla da karşılaştım. Çünkü müzik, toplumun aynasıdır — ve Neva, bu aynada insanın hem içsel hem toplumsal dengesini yansıtan özel bir tondur. Neva Nedir? Müzikal Anlamdan Sosyolojik Katmanlara Türk Müziği’nde Neva, klasik makam sisteminde bir sesin adı olduğu kadar, aynı zamanda bir duygunun ve kimliğin temsilcisidir. Neva perdesi, genellikle “denge” ve “sakinlik” duygusuyla ilişkilendirilir.…
Yorum BırakKur’an’da Gurur Ne Demek? Antropolojik Bir Bakışla İnsan, Kibir ve Kimlik Üzerine Bir antropolog olarak farklı kültürleri incelerken sıkça karşılaştığım bir olgu vardır: insan onuru ile insan kibrinin birbirine karışması. Her toplum, bireyin kendine saygı duymasıyla topluluğa üstünlük taslaması arasına ince bir çizgi çeker. Bu çizgi, bazen ritüellerle, bazen de kutsal metinlerle korunur. Kur’an’daki “gurur” kavramı da tam bu çizginin üzerinde durur. Antropolojik açıdan baktığımızda, gurur yalnızca bir ahlak meselesi değil, topluluk düzeni, kimlik inşası ve iktidar algısının sembolik dilidir. Kur’an’da Gururun Anlamı ve Kökleri Kur’an’da gurur, genellikle “kibir, kendini yüceltme, aldanma” anlamında kullanılır. Arapça kökeni “ġurūr” olan bu kelime,…
Yorum Bırak