Güzellik Uzmanları Ayda Ne Kadar Kazanıyor? Estetiğin Romanı, Emeğin Şiiri Bir edebiyatçı masasına oturur; kaleminin ucunda yalnızca kelimeler değil, bir çağın yüzü vardır. Çünkü güzellik dediğimiz şey, yalnızca aynada değil, dilin kıvrımlarında da belirir. “Güzellik uzmanı” dendiğinde akla gelen, sadece makyaj fırçaları, cilt bakımı ya da parfüm kokusu değildir. Aslında onlar, görünüşü değil, anlamı biçimlendiren çağdaş heykeltıraşlardır. Ama edebiyatın merceğinden bakarsak, asıl soru şudur: Bir güzellik uzmanı ayda ne kadar kazanır, değil; emeği hangi hikâyede değer bulur? Emeğin Romanı: Güzelliğin Ekonomisi Üzerine Edebi Bir Okuma Bir hikâyede karakterin yüzü neyse, hayatta da insanın emeği odur: bir iz, bir ışık, bir…
8 YorumEtiket: bir
Islak Eş Anlamı Var Mı? Kültürlerin Derinliklerine Yolculuk Bir Antropoloğun Daveti: Kültürlerin Çeşitliliğini Keşfetmek Kültür, her birimizin yaşamını şekillendiren, düşündüğümüz ve yaşadığımız dünyayı inşa eden bir kavramdır. Farklı coğrafyalarda, farklı zaman dilimlerinde var olmuş, birbirinden benzersiz topluluklar bizlere her daim öğrenilecek yeni bir şey sunar. Antropologlar için, dilin ve sembollerin gücü, insanların toplumsal yapıları, kimlikleri ve ritüelleri arasındaki bağları keşfetmek hayatımızın merkezine yerleşir. Bu yazıda, görünüşte basit bir kelimenin, “ıslak”, farklı kültürlerde nasıl bir anlam dönüşümüne uğrayabileceğini ve eş anlamlılarıyla birlikte toplumsal ritüellerdeki yerini keşfetmeye davet ediyorum. Islak: Doğanın Teması ve Dilin Çeşitlenmesi Islak kelimesi, dilin ilk bakışta basit bir…
8 YorumKadırga Kaç Kişi? Bir Geminin Küreklerinden Toplumsal Dayanışmanın Ritmine Merhaba sevgili okur, Bugün kulağa sıradan gelen ama derin anlamlar barındıran bir soruyla yola çıkalım: Kadırga kaç kişiyle yürür? Bu sadece tarihsel bir soru değil. Bir gemiyi ilerleten küreklerin, o kürekleri çeken insanların, birbirine ritim tutan seslerin hikâyesi bu. Aynı zamanda, toplum olarak nasıl birlikte hareket ettiğimizin, nasıl yük paylaştığımızın bir yansıması. Bu yazıda, “Kadırga”yı bir metafor olarak ele alacağız — geçmişin gemilerinden bugünün sosyal yapısına, toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve adalet dinamikleriyle harmanlanmış bir bakışla. Çünkü hepimiz birer kürekçiyiz aslında; kimi yön veriyor, kimi hız veriyor, kimi suyun ritmini hissediyor. Kadırga…
8 YorumGöz Pınarları Kurursa Ne Olur? Bir Antropoloğun Kültürel Yolculuğu Bir antropolog olarak, her kültürün insanlık deneyimini nasıl şekillendirdiğine hayranlık duyarım. Her topluluk, sevinci, acıyı ve kaybı kendine özgü biçimlerde ifade eder. Gözyaşı ise bu evrensel duyguların en eski ve en samimi dilidir. Fakat bir an için düşünelim: Göz pınarları kurursa ne olur? Yalnızca biyolojik bir susuzluktan mı söz ederiz, yoksa kültürel, sembolik ve duygusal bir eksilmeden mi? Bu yazı, göz pınarlarının kurumasını, insanlığın duygusal belleği ve toplumsal bağları üzerinden, antropolojik bir mercekten inceliyor. Ritüellerin Sessizliği: Gözyaşının Kültürel Anlamı Tarih boyunca gözyaşı, toplumların ritüellerinde merkezi bir rol oynamıştır. Mezopotamya tabletlerinden Afrika…
8 YorumGrotesk Gerçekçilik Nedir? Edebiyatın Ters Aynasında İnsanlık Bir edebiyatçının kaleminden dünyaya bakmak, kelimelerin sadece anlatmakla kalmadığı, aynı zamanda dönüştürdüğü bir evrende dolaşmak gibidir. Her sözcük, bir duygunun izdüşümüdür; her karakter, insanın çelişkili doğasının yankısı. Grotesk gerçekçilik ise bu çelişkilerin tam kalbinde duran bir edebi aynadır — ne tamamen güzel ne de tamamen çirkin. O, insanın hem ışığını hem karanlığını aynı sahnede buluşturur. Grotesk Gerçekçiliğin Kökeni: Gerçeğin Çarpıtılmış Yüzü Grotesk gerçekçilik, edebiyatta sıradan olanın tuhaflaşması, gerçekliğin karikatürleşmesi anlamına gelir. Ancak bu “çarpıtma”, hakikati gizlemek için değil, onu daha derin ve sarsıcı biçimde görünür kılmak içindir. Gerçek, bazen aşırıya kaçtığında daha da…
4 YorumGönüllülük Alanı Nedir? Öğrenmenin Kalbinde Paylaşmanın Pedagojisi Öğrenmenin Dönüştürücü Gücüyle Başlayan Bir Hikâye Bir eğitimci olarak her zaman şuna inanırım: öğrenmek, yalnızca bilgi edinmek değil; dünyayı, başkalarını ve en önemlisi kendimizi yeniden anlamlandırmaktır. Bu anlamlandırma süreci bazen bir sınıfta, bazen bir laboratuvarda, bazen de sokakta, bir çocuğun gözlerindeki teşekkürle başlar. İşte bu an, gönüllülüğün alanıdır. Gönüllülük, bireyin öğrenme serüvenini sınıf duvarlarının ötesine taşır; bilgiye duyguyu, eyleme anlamı, öğrenmeye vicdanı katar. Gönüllülük Alanı: Öğrenmenin Yaşandığı Sosyal Laboratuvar Gönüllülük alanı, bireyin kendi iradesiyle topluma katkı sunduğu, ancak bu katkı sürecinde kendisini de dönüştürdüğü bir öğrenme mekânıdır. Bu alan, ne yalnızca yardım etmektir,…
8 YorumMemurlara Grev Hakkı Var Mı? Toplumsal Yapıların ve Bireylerin Etkileşimi Üzerine Bir Sosyolojik İnceleme Bir araştırmacı olarak, toplumsal yapıların dinamiklerini ve bireylerin bu yapılarla nasıl etkileşimde bulunduğunu anlamaya çalışırken, bazen en basit görünümlü konuların bile derinlemesine incelenmesi gerektiğini fark ederim. Örneğin, memurlara grev hakkı tanınıp tanınmaması, sadece hukuki bir mesele değil, aynı zamanda toplumsal normların, güç ilişkilerinin ve kültürel pratiklerin bir yansımasıdır. Sosyolojik açıdan bakıldığında, bu konu, bireylerin ve grupların toplumsal yapılarla nasıl şekillendiğini ve bu yapılar içinde nasıl etkileşimde bulunduklarını anlamamıza yardımcı olabilir. Bugün bu yazıda, memurların grev hakkı meselesini sadece bir işçi hakları çerçevesinde değil, aynı zamanda toplumsal…
8 YorumGelincik Koruma Altında Mı? Psikolojik Bir İnceleme İnsan Davranışlarını Anlamak: Bir Psikologun Merakı İnsan davranışlarını anlamaya çalışırken, bazen doğanın yansıması olan hayvanların koruma altına alınması gibi basit bir soru bile, derin psikolojik süreçleri ortaya koyabilir. Gelincik gibi nadir ve gözde bir hayvanın koruma altında olup olmaması, yalnızca biyolojik değil, aynı zamanda toplumsal, duygusal ve bilişsel faktörlerin etkisiyle şekillenen bir karardır. Bir psikolog olarak, bu tür bir durumu ele alırken, bireylerin ve toplumların hayvanlara, doğaya ve çevreye yönelik algılarını çözümlemeye çalışırım. İnsanların bu gibi meselelerde nasıl düşündüklerini, duygusal olarak nasıl tepki verdiklerini ve toplumsal olarak nasıl davrandıklarını anlamak, bizi sadece hayvan…
8 YorumFahriye Evcen Kaç Dil Biliyor? Kültürlerarası Bağlantıdan Kariyerine Uzanan İlginç Bir Yolculuk Hepimiz bir zamanlar, birine “kaçı dil biliyor?” sorusunu sormuşuzdur, özellikle de bir insan hayatına büyük izler bırakacak kadar başarılı olmuşsa. Ancak bu soru, bazen derin anlamlar taşır; sadece ne kadar dil bildiğiyle değil, bu dillerin onu nasıl bir insan, nasıl bir sanatçı, nasıl bir insan yapacağıyla ilgilidir. Fahriye Evcen, bu soruyu fazlasıyla hak eden bir isim. Peki, Fahriye Evcen gerçekten kaç dil biliyor? Bu yazıda, onun dil becerilerinin ardında yatan kültürel ve kariyer yolculuğunu inceleyeceğiz ve bu becerilerin hem kişisel hem de profesyonel yaşamına nasıl etki ettiğini keşfedeceğiz.…
8 YorumGelip Geçici Olan Nedir? Edebiyatın Dönüştürücü Gücü Üzerine Bir İnceleme Edebiyat, kelimeler aracılığıyla insanın ruhunu, düşüncelerini ve dünyaya bakışını açığa çıkarır. Bir kelime, bir cümle, bir anlatı, bazen bir ömür boyunca hatırlanır. Ancak bazen de edebiyat, tam tersi bir etki yaratır: Geçici, gelip geçen bir anlık etki, bir duygusal yoğunluk. Peki, edebiyat bu geçiciliği nasıl ele alır? Geçici olan nedir? Anlık zevklerden, kaybolan anılardan, hatta en derin duygulardan? Edebiyatçılar için, her şey geçici olabilir ama bir şeyler hep iz bırakır. Gelip geçen, kaybolan ama bir şekilde iz bırakabilen bu unsurları incelemek, edebiyatın gücünü anlamamıza yardımcı olur. Bu yazıda, edebiyatın geçicilik…
8 Yorum